20 Aralık 2015 Pazar

Neyim ben?

Bugün dükkana bir minik geldi. 4 yaşlarında ya var ya yoktu. Bir iki bakıştıktan sonra tanıştık.

-Merhaba ben Müge. Senin adın ne?
-Ben Melis.

Sonra aniden, o pembe dinozor oldu, yeğenim Yalın yeşil bi kobra. Ben de mavi dinozor, derken...

Oyuna devam ettik. Gülüştük, kucaklaştık. Sevdi beni zannımca, öyle hissettim. Sonra aradan bir 20 dk geçti. Niye merak ettiysem. (Sanırım beni hiç unutmasın istedi egom gibi şeyler)

-Hadi söyle bakalım benim adım neydi, hatırlıyor musun? dedim.

1 dk'dan az bir sessizlikten sonra..

-hmmmmm.... senin adın ağaç. dedi. Şu dışardaki çam ağaçları var ya, hani yılbaşında süslüyoruz. Onun gibisin.

Ben sonra eriyerek yok oldum mutluluktan. İsmimi hatırlamadı ama hafızasındaki binlerce şeyden ağacı seçti Müge diye...

Bir çocuğun aklında ağaç olarak kalacakmışım gibi, yeşillenecekmişim gibi sevindim.

Gitme vakti geldi, ayrıldık Melis'le. Öptük nazikçe birbirimizi... Ben uçuyordum.

Uzun süredir yazamamanın sancısı içindeyim. Şimdi bir soluk bulup gelince gezegenime, bu hikayeyi yazdı ellerim.

Bir miniğin dilinde "ağaç" olmak, iyi etti beni...

Ağaç olunacak güzel günlere.
Esen kalın,
M.

Bunu yazarken de şunu dinledim. Paylaşmasa mıydım...


1 yorum:

  1. Ne iyi oldu gece yatmadan bi Müge yazısı okumak. Tatlı rüyalar.

    YanıtlaSil