11 Mart 2014 Salı

EKMEK ALMAYA GİDEN ÇOCUK

Hani bazen düğümleniverir, serçe parmağından başlar,  sen yutkundukça yukarı doğru çıkar düğüm. O düğümü kimin attığını bilirsin de koşamazsın arkasından. Serçe parmağın morarmaktadır. Nefes alışların değişir. Can havli derler ya hani tam öyle bir şey.. Boğulacak gibi hissedersin de boğulamazsın, ölsem de kurtulsam dersin ölemezsin, düğümü atanın ardından koşamazsın...

Evde ekmek kalmamıştır. Al şu parayı der annen, bir ekmek al da gel. Üstüyle ne yapacağını düşünürsün bakkal ile ev arasındaki o kısacık mesafede. Çünkü o kadar safsındır, aklına başka hiçbir şey gelmez... O sofraya o ekmeği götüremeden.. paranın üstüyle aldığın cikleti çiğneyemeden... O güzel mis kokulu esmer saçlarının arasından bir şey geçer... sen atamadığın gol yüzünden yere düştüm sanırsın, uçurtmanın ipini alacaksındır yerden .. değilmiş meğer... Beyin hücreleri kötülükten başka hiçbir şeye çalışmayan, elleri zaten insan öldürmekten kirlenmiş sadece nefes alıp verenler tarafından dilim varmıyor söylemeye işte...

Sonra düğüm iyice yakmaya başlar canını, kement olmuştur, etini yırtar, bütün tükürüğünü emer... Artık koşmak zamanıdır! Bir kuvvet tek bir nefes alırsın tükürmek için... Atarsın o kirli ve paslı düğümü ... Boğazından, ülkenden, özgürlüğünden, hayatından, zihninden, fikirlerinden, bedeninden, sözlerinden, dünyandan, gezegeninden... Atmak zorundasın! atmazsan eğer daha çok boğulacağını bilirsin. Daha çok boğulacaksın bil!

Berkin, annemin doğurmadığı kardeşim! Ali gibi , Mehmet gibi, Abdullah gibi, Ethem gibi, Medeni gibi, Ahmet gibi...

Şimdi diller lal, duyma sen konuştuklarımızı.. Bu defa boğazımı yakan başka bir şey...  Ve artık tek düğüm senin uçurmaya çalıştığın beyaz renkli uçurmanın ipinde..


M.