18 Mayıs 2015 Pazartesi

İçimin Meteorolojisi

Hava pek güzel bugün. Bir kaç gündür damlayan yağmurlar geri çekildiler bulutlarına. Ama balkanlardan gelen hafif eserekli rüzgarlar yer yer kendini göstermekte. Güneş ise olanca güzel vücudunu sergilemekte tepemizde.

Ben de kahve yaptım şimdi kendime. Serildim masaya, düşünüyorum acaba ne yazsam diye? Şuan sadece hava durumunu aktarabildim. Çünkü aklım hep havalarda benim. Hiç yere basamıyorum, ondan mütevellit herhalde, yazıverdim bir anda hava raporunu. Ama gayrı ayaklarım yere değse fena olmazmış gibi hissediyorum. Yerleşik bir hayat, evcil bir yaşam, marullu bir bahçe, kedili bir oda, bisikletli bir hayat hayali kurmuyor değilim. Hafta sonları dostlarla dolup taşacak yemek masaları, sabahları hiç bitmeyecekmiş gibi edilecek kahvaltılar da hayal heybemi doldurup taşırıyor. Biraz yerleşik, biraz sakin, ama bir o kadar hareketli bir hayatın hayalini kuruyorum artık. Bu hayallerin büyümekle bir ilgisi var mı emin değilim ama az biraz büyümüş hissediyorum kendimi.

Küçükken hesap makinesiyle hesap yapardım; ben 15 olduğumda annem şu yaşında olacak, abim bu yaşa gelecek, sonra ben 20 olduğumda, sonra ben 25 olduğumda, sonra... Ve hiç hesapladığım yaşlara gelmeyeceğim sanırdım. Çok uzaktı bana 20 olmak, 25 olmak.. Artık hesap yapmıyorum. Çünkü artık biraz daha hızlı akıyor zaman benim için ve kimse büyümesin istiyorum. Bazen gözümü kapatıp üç yıl sonra 30 yaşında olacağım geliyor aklıma. Anlamsız bir panik haline geçiyorum. Sonra kendi kendime sakinleştiriyorum kendimi. "Korkma Müge! Mevzu kaç yaşında olacağın değil. Ne hissettiğin, neler yaşadığın ve neler yaşayacağın. Her şey için zamanın var. Panik olacak bir durum yok. Hayatında her şey gayet de yolunda. Anı yaşa tadını çıkar.. vs vs..." Sakinledikten sonra bir kahve daha yapıyorum kendime. Ohhh diyorum. Mis gibi hayat, sen şimdi yirmi yedinin tadını çıkar. Boşver otuzu otuz düşünsün. Sen sabahlarına iyi bak.

Çünkü sabahlar çok mühim. Sabahları olabildiğince erken kalkmaya, "Sanatçının Yolunda" olduğu üzere sabah sayfalarımı yazmaya, ardından kısa bir meditasyon ve sabah sporu yapmaya ve son olarak kahvaltı etmeye özen gösteriyorum. Bir süredir her günüm böyle başlıyor. Yukarıda hayalini kurduğum her şeyi içimden geçiriyorum her sabah. Gözümün önünden akıyor hepsi, renk renk, şekil şekil... Çok uzakta değilmiş gibiler. Bir de bugüne kadar hayalini kurduğum bir çok şeyi yaptığımı görünce içimin renkleri coşuyor. Hal böyle olunca yaş baş da kalmıyor zihinde ve sarılıyorum sabahlarıma.

Ve tüm bunları yazarken ben, tam sol tarafımda masanın üzerinde Aybalam'ın bana yaptığı el yapımı ayracı görüyorum. Evcil hayat, yerleşik düzen derken bunu görmek sadece tesadüf olmamalı diye düşünüyorum.

Ağaçlar arasında 7 ev var. Ve şöyle yazmış:
 "7 renk, 7 hane, 7 dünya bir güneşin altında,
   Hep AŞK'la...
   Hep yanyana...
   Hep sevdiğin, hep sevildiğin yerde OL..."

İçimin gülleri açıyor tabak tabak, okuyunca. Sevdiğim, sevildiğim yer evim olur benim. Olur dimi. Olur bence.. Du bakiim...

Gözümü kapatıp baktım, oluyor!

Neyse pişedursun yazdıklarım.

Ben meteorolojiden aldığımız son bilgileri aktarayım:

Bu hafta çoğunlukla güneşliymiş hava. Güneş takıp takıştırıp çıkacakmış gök podyumuna. 22 dereceye kadar yükselecekmiş sıcaklık. Çünkü eriklerin güneşe ihtiyacı varmış. Ama perşembe cuma mavi yağmurlar bekleniyormuş. Balkanlardan tam da portakal mevsimi bitmek üzereyken portakal kabuğu reçeli kokuları gelecekmiş. Bu koku tüm dünyayı etkisi altına alacakmış.


Bir de esen kalacakmışız,
M.


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder