28 Mayıs 2015 Perşembe

Bazi Projeler Tadindan Yinmiyor - FUTURE LIBRARY / GELECEGIN KUTUPHANESI

Az once, yeni haberdar oldugum sahane bir projeyle soyle gecirdim icimden "100 yil sonra yasiyor olur muyum acaba". Fakat sonra 27 yasinda oldugumu hatirladim, ardindan hesap makinasi 127 sonucunu buldu ve elbet bunlarin akabinde kendi kendime guldum soyledigime...

Berlin'de yasayan Iskoc Sanatci Katie Peterson tarafindan gecen yil bir proje baslatilmis. "Future Library (Gelecegin Kutuphanesi)" ismini tasiyan proje, 100 yazarin 100 eserini 100 yil boyunca saklamayi hedefliyor. Norvec'in Oslo  kentinde projenin adiyla bir de vakif kurulmus. Proje kapsamına her yıl bir yazar alınacak ve yazarların tamamladıkları eserler, bu kütüphanede toplanacakmis. Yazarının dışında hiç kimse 100 yıl boyunca eserin içeriğini bilme imkanına sahip olamayacakmis. Yazarlari sececek kurul da her dort yilda bir degisecekmis.

Haberi okuyunca kan akisim hizlandi. Hemen, acaba neyle ilgili olacak o 100 kitap diye dusunmeye basladim. Sonra hangi yazarlar olacak diye dusundum. Keske dedim bir de bizden biri olsa buralari anlatsa 100 yil sonrasina. Sonra daha da gizemli bir hale burundu proje hayalimde ve kim bulacak acaba kitaplari diye dusundum. Pek tabii kutuphane ile ilgili de bir proje olunca mest oldum.

Ha bir de bunca heyecan yetmezmis gibi, haberin devaminda 100 yil sonra kesilmek ve kagit yapilmak uzere Oslo'nun hemen yakininda bir ormana bin agac dikilecegini okudum. Vakif bu agaclari 100 yil sonra basilacak kitaplar icin kullanacakmis. Bunu duyunca da hemen, gecenlerde okudugum, oldukten sonra agac olma projesi geldi aklima. Hahhh dedim sahane, benden guzel agac olur sonra bi guzel de kitap olurum ki degmen keyfime. Su hayatta sonsuzluk ancak boyle guzel garantilenir dedim ve basilacak bu antolojiye de bin kisinin sahip olmasini ongoruduklerini okudum. Dusunsenize 100 yil sonra bile bu sekilde yasiyor olacagim. Bir de zaten 100 tanesi kutuphanelere konsa, milyonlarca insan ulasacak. Offff...!

Vakif, hazirlayacagi ozel tasarim sertifikalari acik artirmayla satarak da projenin giderlerini karsilayacakmis. Simdiden 100 yil sonrasina hediye vermek isteyenler icin sahane bir teklif, proje icinse harika bir gelir modeli olmus.

Bu bilgileri okuduktan sonra hemen meslek icabi bir icimi cektim: "Bu kitaplar nerede saklanacak. Ya kaybolursa! Ya koruyamazlarsa"diye. Ama endisem cok buyumeden, kitaplarin 100 yıl Oslo’daki New Public Deichmanske Kütüphanesi’nde özel olarak tasarlanmış bir odada saklanacagini ogrendim de soyle bi rahatladim.

Kutuphanenin ilk yazari da Margaret Atwood olacakmis. Kendisi cok tatli Kanadali yazar, sair, elestirmen ve feminist. Ayrica yakin tarihin en saygi duyulan kurmacacilarindan. Antik Romayla ilgili bir eser yazacakmis. Ne yazacak acaba diye demeden edemiyorum. Neyse 100 yil sonra okuruz..

Bir de soylemeden edemeyecegim, 100 yil sonra o kitaplari acacak kutuphanecileri simdiden kiskandim. Ne kadar heyecanli olacaklar.. Offf biz de gorebilecek miyiz acaba? Peki ya Zeki Muren... (tamam bu cok bayat oldu farkindayim.)

Son olarak bu projeyi ogrenmemle yasadigim heyecan bana meslegimi ne kadar cok sevdigimi ve ozledigimi hatirlatti. Yaklasik dokuz aydir calismiyorum. Ve cocugumu bir yere birakip uzaklara gitmis gibi hissediyorum. Ozlemisim isimi..

Neyse, belki ben goremeyecegim ama torunum torbam gorur..

Ya hala belki diyorum, caktirmadan umut besliyorum 127 yasima dair.. Amaan olsun be kime zararim var. Hem ne tatli olurum demi 127 yasina gelince :)

Son olarak madem kutuphanenin ilk yazari Margaret Atwood, onun bir siiriyle bitireyim yazimi:

Nature Morte'a Karsi


Masanın üstünde bir portakal ;
belirli bir mesafe bırakarak
çevresinde dolanmak
işte bu, bir portakal,
bizimle bir ilgisi yok
sadece bir portakal,
rahat bırakın onu
demek, yeterli değil
Elime almak
istiyorum
kabuğunu soymak
bana yalnızca bir Portakal
olduğunundan başka şeyler
söylenmesini istiyorum.
anlatacak nesi varsa,
anlatılsın.

masada, karşımda
uzak oturan sen
gülüşün içinde saklı
ve güneşteki portakal gibi
suskun;
sessizliğin
benim için yeterli değil, şimdi
ellerini hangi
iç barışla kavusturuyorsan
kavuştur,
söyleyebileceğin herhangi bir şeyi
güneş ışığında istiyorum,
farklı çocukluklarının öykülerini
amaçsız yolculuklarını, aşklarını,
o anlamlı iskeletini, pozlarını,
yalanlarını.

Bu portakal suskunluklar
(bu güneşışığı ve örtük tebessüm)
beni, sarsarak,
Seni,  şöyle konuşturmaya itiyor :
kafatasını bir ceviz gibi çatlatacağım
balkabağı gibi patlatacağım
konuşturmaya zorlamak için seni
ya da içine bir göz atmak için :
Ama yavaşça;
yeterince özenle
alırsam portakalı
tutarsam usulca elimde

belki de
bir yumurta
bir güneş,
portakal renginde bir ay
ya da dünyadaki
tüm enerjinin kaynağı
bir kafatası bulurum elimde
 istediğim
herhangi bir şeye
dönüştürebileceğim
ve sen, erkek, portakal akşamüstü,
aşık, nerede
oturuyorsan karşımda
(masalar, trenler otobüsler)
yeterince sessiz
yeterince uzun süre
bakarsam yüzüne,
sonunda diyeceksin
(belki de konuşmadan)
(kafatasının
içinde dağlar var,
bahçe ve kaos, okyanus
ve bora,  odaların
belli köşeleri,
büyük-büyükannelerin portreleri, perdeler,
özel bir tonda,
çöllerin, kendine özgü
dinazorların, ilk
kadının)
sadece bilmek istediğim:
anlat bana
her şeyi
olduğu gibi
başlangıcından beri"


Esen kalin,
M.

Hamis: Bu yazida Turkce karakter yok. Cunku bilgisayarim bozuldu. Bu yuzden yasasin Ispanyol ev arkadaslari :)

Future Library (Gelecegin Kutuphanesi) ile ilgili bir de guzel video var:













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder